HİKAYE…

Herkes kendi hikayesini yazmalı diyordu , çok uzun yolculuktan sonra biraz sarsılmış bir şekilde ayak bastı toprak parçasına . Yağmur sağanak halinde yağıyordu . Karşıda o bekliyordu işte , tüm sevecenliği ve gülümsemesi ile . Sıcacık bir merhaba ve sarılmanın ardında iki yabancı gibi bir süreliğine hiç konuşmadılar arabada. Arabanın silecekleri yetişemiyordu sanki yağmur tanelerine .Kışı çok severim diye acemi bir giriş yaptı her zamanki tezcanlılığı ile kadın gülümsedi , Kadın gülümseyince adam kadının ışıl ışıl parlayan gözlerine baktı , bir anlığına derin bir his sardı içini . Bazen insanlar konuşamadan da anlaşabilirlerler diye mırıldandı adam . Kadın yine gülümsedi , duymuştu .

Konuşarak anlaşsalar daha iyi olmaz mıydı diye muzipçe sordu .Oldukça eski bir lokantanın önünde durdu araba ; oturup çorba içmeye koyuldular . Bol limonlu sıcacık bir mercimek çorbası … Yağmurdan kaçan bir kedi , içeriye sokuldu . Kadın kediyi görünce kocaman bir gülümseme kedinin yanına koştu ve tatlı bir sohbetin içinde buldu kendini . Sahi cümleleri neden birbirine doluyordu ki . Çok seviyordu , gülümsemesini bütün gülümsemelerden ayırması bunun içindi . Konuşurken dudağını hafifçe bükmesi , konuşma aralarında arada tebessüm etmesi adama çok anlamlı geliyordu. Bir keresinde defterine ”Sevmek başka birinin ruhu ile çok derin bağlar kurabilmektir . ” diye yazmıştı . Adam kadının ruhu ile çok derin bağlar kuruyordu ama kadın sanki evrenin tüm güzelliklerini tek başına yükleniyordu. İyi ki düşüncelerimi duyamıyor diye iç geçirdi . Duyabilseydi , gülümseyerek her şeyi çok abarttığını söylerdi . Adam kadına yatacağı odayı gösterdi , iyi uykular diledi .

Herkes kendi hikayesini yazıyordu işte . Biraz daha cesaretli olabilir miydi . Kalbinde beliren bir hayal ile uykuya dalıverdi . Yağmur pencerenin pervazına dokunuyordu . Her şey ve herkes susmuştu sanki.Kadının sesi ile uyanmıştı ; büyük bir mucizeye tanıklık eder gibi pencereni aç lütfen , diye seslendi . Adam pencereden pırıl pırıl gökyüzünü , bembeyaz bulutları gördü . Gökyüzünde sıcacık iki gülümseme çarpıştı. Sıcacık çay , fırından çıkmış taptaze ekmeğin kokusu birazdan tüm odayı dolduracaktı .

Uzun sohbetler uzun susma aralıklarıyla bölünse de bu evin bu masası bu ölçekte mutluluğa tanık olmamıştı . Sahilde yürüdüler , gemileri seyrettiler . Adam kadının anlamayacağı şakalar yaptı , kadın adamın anmayacağı bir nezaketle gülümsedi bazen. Nihayet adamın en sevdiği lokantaya gelmişlerdi . Tasarladığı cümleleri tasarladığı şekilde söyleyecekti .Plan açık ve netti .

Balık söylediler adam tam rakı söyleyecekken kadın tüm muzipliği ile çantasını gösterdi ” Kalecik Karası” tüm güzelliği ile orada usulca bekliyordu .Adam garsona göz kırptı , garson tüm samimiyetiyle mesajı aldı . Adam kadına sıcacık baktı düşünmeliydim dedi, kadın yine muzipçe ama gerçekçi bir tonda düşünmeliydin dedi. İkisi aynı anda kahkaha ile gülüyorlardı. 

Kadehler birbirine dokundu, dokundukça sohbet daha da güzelleşiyordu ama adam kendi cümlelerini yitiriyordu .Tasarladığı tüm cümleler şarap kadehinin içinde erimişti sanki. Kadının gözlerindeki ışıltıya baktı ve gülümsedi , söyleyeceği tüm cümleleri artık unutmuştu zaten…

Konuk Yazar Deniz Ayhan Kimdir?: Küçük yaşlarından beri dünyayı anlamaya çalışan bir yolcu . Şimdilerde zamana ve insanlara tanıklık ediyor. Yüreğinden gelenleri, edebiyat estetiği içinde anlatmaya çalışan bir garip yolcu.  On dokuz yıldır en sevdiği işi yapıyor  :  Gençlere edebiyatı ve edebiyata dair güzellikleri anlatıyor….

Yorum yok

Üzgünüz, yorum formu şu anda kapalıdır.