ZAMANA KARŞI

Yine tüm sabahlar gibi uyuyamamıştı . Yarım yamalak bir uyku ,kabuslarla dolu bir gece .Tuhaf bir zamanın ortasında Don Kişot gibi hissediyordu kendini şimdilerde ise vazgeçmişti Don kişot’luktan çok ağır bir sıfat diye düşünüyordu sadece Mete’ydi  . Her şeyin renginin , tadının ve kokusunun değiştiği bugünlerde dünyayı tatsız tuzsuz bir yer olarak algılıyordu  . Her şeyi görebiliyorum artık diye düşünüyordu evinin oturma odasında .  Geçen yıl en sevdiği arkadaşını, geçen ay  da babasını kaybetmişti . Her şey andan ibaret ve her şey bir anda oluyor diye yazmıştı çok sevdiği annesine . Sonra mesajını hızla silmiş , annesini kaygılandırmanın  kötü bir fikir olduğuna karar vermişti .

Yorganını başına kadar çekti , saate baktı sabahın altısıydı . Uyuyamıyordu işte , uyumaya karşı garip bir direnç kazanmıştı vücudu .Kendini bu kadar kötü hissettiği zamanlarda hep İsabel’i özlerdi . Yine İsabel’i yoğun bir şekilde özlediğini hissediyordu . Gözleri nemlendi , onunla olmayı hayal etti tuhaftı çok tuhaf ….Ne zaman İsabel’ i düşünse canı kahve ya da şarap isterdi . İsabel ile beş yıl önce Roma’da tanışmıştı . Bir iş gezisi için gittiği Roma’da tuhaf sayılabilecek bir dizi rastlantıların ardında . İkisi de bunca tesadüfe ilahi bir işaret olarak bakmışlardı . Sonra araya mesafeler girmiş , imkansız bir aşk olduğuna bir dizi hayalkırıklığının ardından İsabel karar vermiş ve ayrılmışlardı . İsabel , hayatını düzene koymaya çalışsa da bu ayrılıktan  nasibini almıştı . İletişim yollarını ise ikisi de kapatmamıştı . Şu an İsabel hala o adamla mı diye düşündü . O adamın nedense İsabel’e layık biri olmadığını düşünüyordu . Bir keresinde o sadece benim gölgem diye yazmıştı . Benim yokluğumda hayal aleminin ürettiği bir gölge adam . Bense gerçeğim işte demişti . İsabel , uzakta çok uzakta bir gerçeksin ; belki de gerçek olamayacak kadar uzakta O ise yakınımda dokunabileceğim ,konuşabileceğim kadar .Sen gerçek olmaya devam et demişti . Hayat ne garipti illüzyonlar ve yanılsamalarla geçecek kadar garip ve tutarsız . Tüm sabahların birbirine benzemesi , tüm otobüslerdeki yolcuların aynı ifadelerle iş yerlerine , okullarına gitmeleri , aynı huzursuz ifadeye sahip binlerce hatta milyonlarca insanın olması bu sahiden gerçek miydi ? Kaç yıldır bir çiçeği koklamamıştı ? Kaç yıldır bir insana sevgi ile sarılmamıştı ? Her şeyi gördüğünü düşünüyordu . O bir zaman sineğiydi .

Mete pencereden dışarıya bakıyordu, yağmur yağıyordu . Şu anda orada saat beş buçuk olmalı dedi . Yanında kim var acaba diye  sorgulamalar içinde buldu yeniden  kendini .Beyninin karıncalandığını hissetti . Mutfağa kahve içmek için yönelirken kedisi Pisagor’un da kendisine eşlik ettiğini farketti ve gülümsedi . İsabel ‘e binlerce not , binlerce mektup yazmıştı . Bir şeyi biliyordu ona yazarken kendini insan gibi hissediyordu . Bir ruha sahip oolduğunu ,sevebilen ama gerçekten sevebilen ; hisleri olan ve insan olmanın farkındalığı ile dopdolu bir insan . İsabel hayata dair son sığınağıydı ,bütün illüzyonlardan ve saçmalıklardan hatta sanrılardan kaçıp sığınabileceği son sığınak . Tıpkı Fuzuli ‘nin dediği gibi İsabel ile aşk okulunda aşkı öğrenmiş iki talebeydi onlar .Fuzuli’nin o beytini yeniden anımsadı ve samimi bir şekilde tebessüm etti.

“Mecnûn ile bir mektebi-i aşk içre okurduk
Ben mushafı hatmettim, o ve’l-Leyl’de kaldı.”

Bütün bu duygu yoğunluğu içinde İsabel ‘e bir mektup yazmaya karar verdi : Ahmet Hamdi Tanpınar’ın  Zaman Kırıntısı şiirini yazmak istedi sonra bu şiiri İtalyancaya çevirememin hüznüyle efkarlandı . Ahmet Hamdi Tanpınar Mete için evrenin içindeki denklemi çözmüş ender insanlardandı . Ve ne yazık ki şiiri başka bir dile çevirmek ,o hisleri aynı şekilde vermek dünyanın en zor işlerindendi . Bir süre daha uğraştı,kelimelerle oynadı  çaresiz masadan kalktı ve işe gitmek için hazırlandı .

Arabada yol boyunca bu şiir geçiyordu aklından ve yüreğinden :

Zaman sinekleri,

Tozlu camlarında günlerin sessiz kanat çırpanlar

Ve lüzumsuz görenler artık

Bu aydınlıkta kendi gölgelerini!

Sanki siyah, simsiyah taşlar içinde

Siyah, simsiyah kovuklarda yaşadık biz,

Sanki hiç görmedik birbirimizi,

Sanki hiç tanışmadık!

Sahi İsabel diye biri hiç olmamış mıydı ? Sahi onu hiç sevmemiş miydi ?

Tuhaftı her şey çok tuhaftı . Mesela babası geldi aklına . Daha düne kadar kanlı canlı bir adamdı bugünse iki boyuttan ibaret bir düştü . Herkes aslında herkesin anısı oluyordu bu dünyada .  

İş yerinde kimse onu yadırgamıyordu artık , bu halleri ile bir ayrıksı olsa da işinde hala çok iyiydi ve işe çok yarayan bir bilgi işlem uzmanıydı . Verilen işleri eksiksiz yapıyor,kimseyle çok fazla iletişime girmese de uyumsuz bir tavır da sergilemiyordu .

Masasına oturup her zamanki ağır hareketleri ile bilgisayarını açarken , Samet geldi yanına . Çay , kahve isteyip istemediğini sordu . Mete , Samet’ e sence zaman sineği ne demektir diye sordu . Samet bir süre durdu ,düşündü ve herhalde zamanın içinde dolaşıp duran bir sinek çeşidi olmalı cevabını verdi .

Pencereden yağan yağmuru izledi Mete bir süre evet dedi evet Zamanın içinde gezinen bir sinek . Mete ,gülümseyerek Tanpınar ın şu satırları İsabel’ e gönderdi .

Rüya ile
Hayal arasında
Hayal ile
Hakikat arasında
Yalnız sen varsın!
Gece ile
Gündüz arasında
Güneşle
Göz arasında
Yalnız sen varsın!

Ve İsabel henüz yeni uyanmıştı.

DENİZ AYHAN 

Konuk Yazar Deniz Ayhan Kimdir?: Küçük yaşlarından beri dünyayı anlamaya çalışan bir yolcu . Şimdilerde zamana ve insanlara tanıklık ediyor. Yüreğinden gelenleri, edebiyat estetiği içinde anlatmaya çalışan bir garip yolcu.  On dokuz yıldır en sevdiği işi yapıyor  :  Gençlere edebiyatı ve edebiyata dair güzellikleri anlatıyor….

4 Yorumlar
  • Ayzer Soylu
    Tarih : 11:30h, 02 Mayıs

    Başarılı bir anlatım…Tebrik ederim. Devemi gelecektir umarım,sevgiler..?

  • Rind+Kürşat+Aktaş
    Tarih : 14:38h, 18 Haziran

    Çok keyifli bir okuma oldu. İster istemez Ahmet Hamdi, zaman kırıntısı yazı erdim google’ a. Kaleminize sağlık

  • Deniz AYHAN
    Tarih : 16:11h, 18 Haziran

    Değerli yorumlarınız yepyeni öyküler için güzel bir motivasyon oluyor . Ahmet Hamdi Tanpınar ise edebiyatımızın en donanımlı . en nitelikli kalemlerinden birisi . İstiyorum ki Ahmet Hamdi Tanpınar daha çok bilinsin daha çok okunsun . Tekrar teşekkür ederim.

  • Viv
    Tarih : 18:45h, 03 Mart

    È così che le clessidre non invecchiano.